Post by Kurdistan on Mar 27, 2016 2:36:10 GMT
TÜRKÇE DİYE BİR DİL YOK!
Türk dil bilimci Orhan Hançerlioğlu’na göre: C, F, H, I, J, L, M, N, P, R, Ş, V, Z. harfleriyle başlayan Türkçe kelime yoktur (Bakınız: Türk Dili Sözlüğü, Remzi Kitabevi…). Bu harflerin içinde bulunduğu kelimelerde çoğunlukla Türkçe değildir.
Türkçe’de kullanılan 29 harften 13’ünün köken olarak Türkçe olmadığını söylüyor ve geriye kalıyor 16 harf. Bu 16 harfle başlayan kelimelerin içinde Arapça, Farsça, Fransızca, Yunanca, Rumca, İngilizce, Latince, Rusça, Bulgarca, Sırpça, Arnavutça, Çince, Moğolca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Kürtçe, Pehlevice, Ermenice, Sanskritçe, Aramice, İbranice, Sümerce ve 30 dilden daha kelimeleri toplarsanız inanılmaz bir rakama ulaşılıyor ve geriye çok çok az Türkçe kelime kalıyor.
Bunların içinde uydurulmuş 5-10% arası kelimeler vardır, birde kökeni kaybedilmiş kelimeler.
Geriye ise %10’dan az Türkçe kelime kalıyor, yani %90-95’inden fazlası “yabancı” kökenli kelimelerden oluşuyor. Gördüğünüz gibi Türkçe dünyanın en fakir dilidir. Türkçe diye bir dil hemen hemen yok gibi.
TÜRKÇE HARF ÖZÜRLÜSÜ BİR DİL
Türk dil bilimcileri genellikle milliyetçi ve sübjektif olur dolayısıyla da Hançerlioğlu art niyetli ve sübjektiftir. Orhan Hançerlioğlu’na göre: C, F, H, I, J, L, M, N, P, R, Ş, V, Z Türkçede yok. Bu saydığımız harflerle başlayan ve bugün Türkçe denilen dilde kullanılan kelimelerin tümü yabancı dillerden alınmıştır. Türkçe değildirler. Fakat Türkçede olmayan bu harflerin daha çok sayıda da olduğu diğer dil bilimciler tarafından da söylenir. Hançerlioğlundan daha az sübjektif olan bir etimologun dedikleri ise daha çok çarpıcıdır.
Etimolog ve dil uzmanı Ali Karduxos’a göre ise B, C, Ç, F, G, Ğ , H, I, İ, J, L, M, N, P, R, Ş, V,Z harfleri ile başlayan ve köken olarak Türkçe olan kelime yoktur”.
Türkçe = Fakir ve harf özürlü
TÜRKÇE UYDURMA DİL
İşte toplama olan Türk dilinin yapaylığını gösteren ispat. TDK Başkanı kendisi itiraf ediyor hem de.
Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Halûk Akalın: “1935 yılına gelindiğinde, yine herkesin anlayamadığı bir dil ortaya çıktı. Zaten Osmanlı Türkçesinden şikâyet şuydu: Yazılıp da konuşulamayan bir edebi Türkçe, bir de konuşulup yazılmayan halk dili vardı. Bunun birleştirilmesi gerekiyordu. Yeniyi anlıyoruz; ama eski metinleri anlayamıyoruz.” Orta Asya Türkçesinin de çok yetersiz olduğu dil bilimciler tarafından söyleniyor. Uygur Alfabesi'nin tümü 14 harften ibaretti. Ki 14 harfin hepsi de Uygurcaya ait değildir. Moğolistanda 1893'te bulunan Orhun yazıtları da Soğdacadan alınmıştır (araklanmıştır).
TÜRKÇE FAKİR VE TOPLAMA DİL
Daha kapsamlı bir yazıyla devam ediyoruz.
Türk Dil Kurumunun hazırladığı Türkçe Sözlüğün 2006’de yayımlanan 10. baskısında 100 bine yakın sözcük yer almaktadır. Türkçe’de bu kadar sözcük olmadığını, olamayacağını yine Türkçe’nin kendi kurallarıyla ıspatlayalım.
1. Türkçe’de büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu olarak bilinen iki ünlü uyumu vardır. En yaygın ve kapsamlı olan, diğer Türk lehçeleri için de geçerli olduğu için bu şekilde adlandırılan, büyük ünlü uyumudur. Bu kurala göre Türkçe’de genel olarak bir sözcükte kalın ünlülerden (a, ı, o, u) sonra kalın, ince ünlülerden (e, i, ö, ü) sonra ince ünlü gelir.
Örneğin; çiçek, gözlük, dolma, dokuz gibi kelimeler bu kurala uyduğu için Türkçe’dir. Ama kitap, kalem, beraber, gazete gibi sözcükler kurala uymadığı için Türkçe değildirler. Bu kurala her uyan sözcüğün Türkçe olduğu sonucu çıkarılmasın. Örneğin; nihilist, madam, radyo, mutlak, meclis, satır gibi sözcükler kurala uyduğu halde Türkçe’ye başka dillerden giren yabancı sözcüklerdir. Bu kurala uymadığı halde sonradan ses değişimlerine uğrayan birkaç orijinal Türkçe sözcük de vardır. Kardeş (kardaş), elma (alma) gibi.
Küçük ünlü uyumu kuralına göre bir sözcükte düz ünlüden (a, e, ı, i) sonra düz, yuvarlak ünlüden (o, ö, u, ü) sonra düz-geniş (a, e) veya dar-yuvarlak (u, ü) ünlüler gelmelidir. Bu kurala göre; a, ı, e, i ünlüleri birbirinden sonra gelebilir. O, ö, u, ü ünlülerinden sonra ise u, ü, a, e gelebilir.
Örneğin; alkol, bandrol, horoz, kabul, konsolos, müzik, mümin, professör, radio gibi kelimeler bu kurala uymadığı için Türkçe değildirler. Ancak bazı alıntı sözler küçük ünlü uyumuna uydurulmuştur: müdür (müdi:r), mümkün (mümki:n), müşkül (müşkil).
Ve bu kurala uymayan sözcükler, istisnalar hariç, kesinlikle Türkçe değildir.
Sonuç: TDK’nın Türkçe Sözlüğünü açın ve büyük ünlü ve küçük ünlü uyumu kuralına uymayan bütün sözcükleri çıkarıp atın.
2. Türkçe’de minimum C, F, H, I, J, L, M, N, P, R, Ş, V, Z ünsüzleriyle başlayan hiçbir sözcük yoktur.
Dil uzmanı etimolog Ali Karduxos’a göre ise B, C, Ç, F, G, Ğ , H, I, İ, J, L, M, N, P, R, Ş, V, Z ünsüzleriyle başlayan hiçbir sözcük yoktur.
Doğadan yansıma (taklit) yoluyla oluşmuş birkaç sözcük hariç: Vızıltı (vız), zırlamak (zır) şırıltı (şır) cik (kuş sesi) gibi.
Bu harflerle başlayan çok az sayıdaki kelime ya doğadan gelen bir sesin taklididir, yani ONOMATOPE’dir. Ya da başka bir dilden alınmış olmasına rağmen uğradığı fonetik ve anlam değişiklikten dolayı tam ve doğru kökünü çıkarmak zorlaşmıştır.
Başka dillerde bazı ünlü harflerle başlayan sözcük olmayabiliyor ama bu kadar ünsüzle başlayan anlamlı bir tek sözcüğün olmadığı başka bir dil yoktur herhalde. Bu harflerle başlayan sözcüklere birer örnek verelim:
Cinayet (Ar.), Jale (Fr.), Lamba (Yun.), Milli (Ar.), Nabız (Ar), Rapor (Fr.), Şans (Fr.), Valiz (İt.), Zaman (Ar.).
İlginçtir ki ’r’ ünsüzüyle başlayan ne yansıma ne de anlamlı tek bir sözcük olmadığı gibi halk söyleyişinde bu ünsüzle başlayan yabancı sözcükler, başlarına getirilen bazı ünlülerin yardımıyla söylenebilmektedir: Recep>İrecep, resmi>iresmi, Rıza>Irıza gibi.
Sonuç: TDK’nın Türkçe Sözlüğünü açın ve yukarıda belirtilen ünsüzlerle başlayan sözcüklerin yer aldığı bölümlerin hepsini yırtıp atın. Çünkü bunların hiçbiri (yansıma sesler hariç) Türkçe değil.
3. Türkçe kelimeler b, c, d, g ünsüzleriyle bitmezler. Bu ünsüzlerle biten yabancı sözcüklerin hepsi b yerine p, c yerine ç, d yerine t ve g yerine k sesleriyle bitirilir. Örneğin; kitab>kitap, muhtac>muhtaç, derd>dert, reng>renk, cild>cilt gibi.
Sonuç: p, ç, t, k ünsüzleriyle biten sözcüklere dikkat edin. Türkçe olmayabilirler.
4. Geniş yuvarlak ünlüler (o, ö) Türkçe kelimelerin yalnız birinci hecelerinde bulunabilirler.
Sonuç: İkinci veya diğer hecelerinde o veya ö ünlüsü bulunduran sözcükler Türkçe değildir. Örnek: Horoz, doktor, otobüs, külot, anot, katot, azot, kolon, alkol, traktör, varoş vb.
5. J ünsüzü Türkçe’de hiç yoktur. Bu yüzden Türk köylüsü jilete cilet, jandarmaya candarma, japona capon der.
Sonuç: Bir sözcüğün ister başında, ister ortasında, ister sonunda j ünsüzünü gördünüz mü bilin ki bu sözcük Türkçe değildir.
6. Eski Türkçe’de J’nin yanı sıra f ve h ünsüzleri de bulunmuyordu. Bu harflerin keşfi Güneybatı Türkçesinin ilk yüzyıllarından itibaren bazı sözcüklerdeki ses değişmeleriyle gerçekleşmiştir. öbke>öfke, uvalt>ufalt gibi.
Sonuç: İçinde f ve h ünsüzleri geçip de Türkçe olan sözcükler iki elin parmaklarını geçmez.
7. Türkçe’de bir hece ya da kelime içinde iki ünlü yan yana gelmez. Örneğin şiir, şair, matbass ve saat gibi sözcükler Türkçe değildir.
8. Türkçe’de kelime köklerinde iki aynı ünsüz yan yana gelmez. Örneğin hissetmek (hiss), affetmek (aff) gibi aynı cinsten çift ünsüz bulunduran sözcüklerin yalnızca yardımcı eylem olan etmek” kısımları Türkçe’dir.
9. Kökeni Türkçe olan kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimelerde görülür: şair (şa:ir), numune (numu:ne), iman (i:man). Bu örneklerde iki noktadan önceki harfin gösterdiği ses uzun ünlüdür ve uzun söylenir.
Ancak, birçok kelimede uzun ünlü kısalmıştır: beyaz, hiç, rahat, ruh. Bu örneklerdeki koyu harflerle belirtilen sesler, alındıkları dilde uzun oldukları hâlde Türkçede kısa söylenir.
10. Türkçe kelimelerin başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Tren, grup, stasyon, spirto, traş gibi sözcükleri halk tiren, istasyon, ispirto, gurup, tıraş şeklinde telaffuz etmektedir.
Ünsüz Uyumu
11. Türkçede tonsuz (sert) ünsüzle biten kelimelere gelen ekler tonsuz (sert) ünsüzle başlar: aç-tı, aş-çı, bak-tım, bas-kı, çiçek-ten, düş-kün, geç-tim, ipek-çi, seç-kin, seç-ti, süt-çü. Böyle başlamayanlar Türkçe değildir.
Sonuç:
7, 8, 9, 10, 11 maddeleri de göz önünde bulundurarak zaten iyice zayıflamış olan Türkçe Sözlüğünü bir daha elden geçirin. Aşağıda verilen bilgileri de dikkate aldığınızda, geriye elinizde 4000-5000 kelimelik bir sözlük kalacaktır.
Yukarıda sayılan bu kurallara başkalarını da eklemek mümkündür. Bu gerçeğin farkında olan Türkçe dilbilimciler üniversitelerin “Türk Dili ve Edebiyatı” ve “Türkçe öğretmenliği” bölümlerinde öğrencilere her zaman ‘’Bir dilde önemli olan sözcük sayısı değil; o dilin ifade ve anlatım gücüdür” argümanını empoze etmeye çalışırlar.
TDK’nın Türkçe sözlüğünde dikkat çeken bir diğer husus fiillerin yazımıyla ilgilidir. Birazcık olsun Türkçe gramerini bilen bir kişi, Türkçe’de fiillerin mastar şeklinin me(ma), mek(mak), ış(iş, uş, üş) ekleriyle yapıldığını bilir.
Ama TDK özellikle sözcük sayısını fazla göstermek ve sözlüğünü hacim olarak kabartmak amacıyla her fiil için bu üç şekli de ayrı ayrı maddeler olarak göstermiştir. Bak- fiilini örnek olarak ele alalım. Sözlüğün bu fiil için yaptığı tanımlar şöyle:
Bakma: Bakmak işi
Bakmak: Bakışı bir şey üzerine çevirmek.
Bakış: Bakmak işi veya biçimi.
Dikkat edilirse bu maddelerin her birinin tanımı bir diğerinin yardımıyla yapılmıştır. Kuşkusuz bunların her biri cümle içinde değişik anlamlarda kullanılabilir. Ama sözlük anlamları aynı olduğu ve bak- fiilinin mastar biçimleri olduğu için bunları ayrı maddeler saymak ve sözcük sayısına katmak ancak TDK’nın yapabileceği bir iştir. Bundan yola çıkarak TDK’nın Türkçe sözlüğünde yer alan fiillerin sayısını tespit edip sayısal olarak üçte ikisini çıkarmamız gerekecek.
Sözlükte, Türkçe sözcük olarak gösterilen ve yukarıdaki kuralların dışında kalan ama ancak etimologların tespit edebileceği birçok yabancı kökenli sözcük de vardır. Sözlüğe önsöz yazan ve kurumun sözlük kolunda yer alan Prof. Dr. Hasan Eren’in bizzat belirttiği yabancı kökenli şu sözcükler güzel bir örnek teşkil etmektedir: şölen (Moğolca) , inci (Çince), pirinç, çeltik, peynir, armut (Farsça), soba (Macarca), kapuska (Rusça) vb.
Arapça, Farsça, Fransızca, Yunanca, Rumca, İngilizce, Latince, Rusça, Bulgarca, Arnavutça, Çince, Moğolca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Kürtçe, Pehlevice, Ermenice, Sanskritçe, Aramice, İbranice, Sümerce vs. dillerdeki kelimeleri de Türkçeden çıkartırsak geriye pek bir şey kalmıyor.
TÜRKÇEDEKİ TEMEL KELİMELERİN ETİMOLOJİSİ
Türkçenin bilinen en kapsamlı ilk etimoloji sözlüğünü yazan dilbilimci Sevan Nişanyan "Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü" (İstanbul, 2002) adlı sözlüğünün girişinde şöyle yazmış '... yaşayan Türkçenin ciddi ve yeterli bir etimolojik sözlüğünün yapılamamış olması, başlıca iki sebebe dayandırılabilir. Bu sebeplerin birincisi Türk Dil Kurumu ve ardıllarının malum ideolojik yaklaşımı ise, ikincisi Türk dili çalışmalarının bugüne dek genellikle Türkoloji disiplininin dar sınırları içinde ele alınmış olmasıdır. Oysa çağdaş Türkçenin kelime hazinesi içinde dar anlamda Türkî unsurun payı %15 veya %20'yi aşmaz.
Hadi başka kelimeleri de inceleyelim ama ağlamak YOK!
Günler:
1- Pazar: İrani dillerden (Kürtçe, Avestaca, Pehlevice, Farsça),
2- Pazartesi: Pazar-ertesi, Orta İrani dillerden,
3- Salı: Arapça,
4- Çarşamba: İrani dillerden,
5- Perşembe: İrani dillerden,
6- Cuma: Arapça,
7- Cumartesi: Arapça Cuma-ertesi,
8- Hafta: Yedi sayısı, İrani dillerden.
Aylar ve Zamanlar:
1- Ocak: Türkçe; ateş yakılan yer, ev yuva,
2- Şubat: Süryanice; vurma, çarpma, yıkma anlamında,
3- Mart: Latince; “Mars” savaş tanrısının adı,
4- Nisan: Süryanice; Nīsu başlamak, açmak (Baharın başlangıcı) anlamında,
5- Mayıs: Latince; en büyük anlamındaki “maior”dan geliyor. Asıl kök Yunancadır,
6- Haziran: Süryanice; “sıcak” anlamında,
7- Temmuz: Sümerce/İbranice, “bey, efendi” anlamında ve Dumu-zi tanrısının adıdır,
8- Agustos: Latince; Roma İmparatoru Augustus’un adı,
9- Eylül: Süryanice; (üzüm), yani “üzüm ayı” anlamında,
10- Ekim: Türkçe, "ekme" tarlaların sürülüp ekildiği ay (1945’de uydurulmuş),
11- Kasım: Arapça; ayıran, kısımlayan anlamında,
12- Aralık: Türkçedeki “aralık” sözünden geliyor. (1945’de uydurulmuş).
13- Mevsim: Arapça,
14- Sene: Arapça,
15- Saat: Arapça,
16- Sabah: Arapça,
17- Şafak: Arapça,
18- Takvim: Arapça,
19- Dakika: Arapça,
20- Devir: Arapça,
21- İklim: Yunanca,
22- Bahar: İrani dillerden.
Renkler:
1- Siyah: İrani dillerden,
2- Kahverengi: Arapça - Anlamı açık,
3- Gri: Fransızca,
4- Kurşuni: Kürtçe,
5- Kırmızı: "Kırmıs" Arapça olabilir. Böcek ismi,
6- Bordo: Bordeaux; Fransa'da bir şehir,
7- Turuncu: Türkçe, meyve renginden; Turunc-u,
8- Pembe: Kürtçe/Farsça,
9- Yeşil: Türkçedeki "yaş" (taze),
10- Turkuaz: "Turkuaz" taşının rengi: Fransızca,
11- Mavi: Arapça,
12- Lacivert: Farsça,
13- Yavruağzı: kuş yavrularının ağız rengi,
14- Menekşe: Avestaca/Kürtçe; Binevş,
15- Mor: Ermenice,
16- Leylak: Çiçek rengi; Arapça,
17- Bej: Fransızca,
18- Kara: Türkçe,
19- Kaki: Kürtçe/Orta Farsça,
20- Eflatun: Arapça,
21- Sarı: Türkçe,
22- Kestanerengi: Yunanca; Kastano.
Aile, fert, evlilik vb. alanla ilgili bazı yabancı kökenli kelimeler:
Amca: Türkçe,
Avrat: Arapça,
Baba: Türkçe,
Bebek: Arapça,
Çoban: Kürtçe
Dadı: Farsça,
Damat: Farsça,
Dayı: Türkçe,
Düşman; Avestaca,
Erkek: Türkçe,
Evlat: Arapça,
Evlilik: Türkçe,
Fert: Arapça,
Gerdek: Farsça,
Hala: Arapça,
Hamile: Arapça,
Kız: Kürtçe,
Nesil: Arapça,
Peder: Farsça,
Teyze: Türkçe,
Valide: Arapça,
Zevce: Arapça,
Devam ediyoruz:
Çiçek: Farsça (Çeçek),
Nebat: Arapça,
Sebz: Farsça; yeşil anlamında,
Hububat: Arapça,
Bakla: Arapça,
Bakliyat: Arapça,
Baklava: Kürtçe; Peqlewe (Pel: Yaprak, Keva: Yufka),
Gül: Kürtçe,
Müge: Fransızca; Muguet,
Menekçe: Kürtçe,
Sümbül: Kürtçe,
Glayöl: Fransız-İngilizce,
Lale: Farsça,
Kakûle: Farsça,
Zencefil: Arapça; Zencebil,
Tarçın: Kürtçe,
Domates: Meksika yerlilerinin dilinden,
Çay: Çince,
Kahve: Arapça,
Şeker: Hint-Avrupa dillerinden,
Reyhan: Arapça-Aramice,
Turunç: Farsça,
Portakal-Mandalin: Hint-Avrupa dillerinden,
Narenc-Narenciye: Farsça,
Greyfurt: İng; Grape-fruit,
Brokoli: İtalyanca,
Şebboy: Farsça (Şeb: Gece kelimesinden mülhem),
Kaktüs: Amerika yerli dilinden,
Safran: Farsça,
Nişasta: Farsça,
Limon: Hint-Avrupa dilleri’nden,
Kivi: Avustralya yerli dili,
Avokado: Güney Amerika yerli dili,
Hoş, güzel gonca anlamında,
Gonca: Farsça,
Şeftali: Farsça (Şeftalû),
Gülnar: Farsça; Nar çiçeği anlamında,
Zeytin: Arapça; Zeytûn,
Ve daha onlarcası yabancı.
Yunanca’dan Türkçeye geçmiş olan Meyve, Sebze ve Bitki isimleri:
Açelya Azalea,
Ananas Ananas,
Anemon Anemonis,
Bamya Bamia,
Barbunya Barbunia,
Biber Piperi,
Bulgur Bligouri,
Fasulye Fasoulia,
Fulya Fulia,
Ispanak Spanaki,
Karanfil Karafilli,
Kayısı Kaisi,
Kestane Kastano,
Kiraz Kerasi,
Krizantem Krisantemi,
Köknar Kukunari,
Lahana Lahano,
Limon Lemoni, Hint Avrupa dilinden
Mandalina Mandarini,
Manolya Manolia,
Mantar Manitari,
Marul Maruli,
Maydanoz Maidanos,
Muşmula Mousmoula,
Ökaliptus Ev-Kalips,
Papatya Papadia,
Patates Patates,
Pırasa Praso, Hint Avrupa dilinden
Portakal Portokali,
Yasemin Yasemi,
Hayvan isimleri:
Akbaba: Farsça-Arapça: Uqab,
Akbın: Ermenice,
Akreb: Arapça,
Beygir: Farsça-Kürtçe: Bergir,
Boğa: Mançuca - Güney Amerika yerli dili,
Bülbül: Farsça/ar.-kd,
Çakal: Farsça,
Camus: Arapça,
Canavar: Farsça,
Ceylan: Moğolca,
Civciv: Farsça,
Ejder: Farsça,
Engerek: Yunanca,
Fâre: Arapça,
Fil: Arapça,
Folluk: Yunanca,
Gazel: Arapça,
Gergedan: Farsça,
Guguk: Sanskritce,
Hayvan: Arapça,
Horoz: Farsça,
İnek: Sanksritce,
Jaguar: Güney Amerika yerli dilinde “Orman’ın Hayâleti” anlamında,
Kanarya: İspanyolca,
Kancık: Latince,
Katır: Pehlevice,
Kaz: Farsça,
Kedi: Rumca ve Hint-Avrupa dillerinden,
Kertenkele: Farsça,
Krokodil: Yunanca,
Kukumav: Yunanca; Kukuvaya,
Kuğu: Farsça,
Kumru: Arapça/Farsça.-kd,
Leylek: Arapça,
Manda: Sanskritce,
Maymun: Yunanca,
Meral: Moğolca,
Öküz: Hint-Avrupa dillerinden,
Papağan: Latin Amerika yerli dilleri,
Piton: Yunanca,
Şahin: Farsça,
Salyangoz: Rumca./Yunanca.-kd,
Sansar: Sanskritce,
Timsah: Arapça,
Zürafa: Arapça,
Balık isimlerinin hepsi: Yunanca,
Yemek-tatlı-içki isimleri:
Cacık: Ermenice
Çerez: Rumca
Çorba; Farsça; Zırbe (Sarmısak çorbası anlamında),
Yahnî: Farsça,
Lahmacun: Arapça,
Kebab: Arapça,
Biryan-Büryan (Püryan): Farsça; Kebab, pişmiş et anlamında,
Lokum: Arapça,
Peş Melba: Fr; Pêche Maelba (Melba Şeftalisi anlamında, Avusturya’daki Maelba düşesine ithaf edileb şeftalili bir tatlı),
Lalanga: Yunanca; Lalaga (Kızartma anlamında),
Nuriye: Arapça,
Şŭbiyet: Arapça,
Makarna: İtalyanca Makaroni,
Spagetti: İtalyanca,
Pizza: İtalyanca,
pasta: İtalyanca,
Hamburger; İng-Alm,
Bira: İtalyanca,
Şarab: Kürtçe,
Konyak: Fransızca,
Whisky: İngilizce,
Keşkül: Farsça (dilenci kabı anlamında),
chickenöy (Mille-feuilles): Fr (Bin yaprak, bin tabaka anlamında),
Şerbet: Kürtçe,
Şurub: Kürtçe,
Şıra (Şire): Kürtçe,
Şirden (Şirdan): Kürtçe,
Likőr (Liqueur Fr, Liquor-Lat),
Krem Karamel: Fr,
Gulaş (Guyaş); Macarca.
En Sık Kullanılan Yunanca-Rumca Malzeme, Eşya ve Alet isimleri:
Anahtar Anahtari,
Balyoz Balios,
Cımbız Tsimpida,
Çengel Tsingeli,
Çember Tsemperi,
Fener Fanari,
Fırın Fournos,
Fincan flitzani,
Fıçı Foutsi,
Fırça Fırtsas,
Gübre Kopria,
Halat Halati,
İskemle İskemle,
Istaka Steka,
Izgara Skara,
Kavanoz Kavanos,
Kerpeten Karfi
Kiler Kelari,
Kilit Klidi
Kiremit Keramidi,
Kova Kouvas,
Kümes Koumesi,
Kutu Kouti,
Lamba Lampa,
Makara Makaras,
Masa Maso,
Mangal Mangali,
Olta Olta,
Pabuç Papoutsi,
Patik Patiki,
Sünger Sfungari,
Semer Samari,
Tuğla Toublo,
Vernik Verniki, ve binlerce böyle kelimeler.
Yunanca Adlar:
Açelya Azalea,
Akasya (Yeniden doğuş),
Ata-Athan (Ölümsüz),
Bora Bora,
Defne (Bir ağaç),
Delfin (Yunus balığı),
Demet Demati,
Dilara Diara
Eda (Jenerasyon),
Eflatun (Açık mor),
Eftelya (çiçek açması, fışkıran)
Esmerelda (Zümrüt),
Elmas (Kıymetli taş),
Fidan (Yeni yetişen körpe ağaç),
Fide: (sebze veya körpe çiçek),
Filiz Filizi,
Fulya (Bir çiçek),
Funda Funda,
İdil (Kır hayatını konu edinen yazı veya şiir),
İlay-İlke (Işık),
Kiraz (Meyve ismi),
Manolya Manolia,
Melinda (Nazik),
Melisa (Bal arısı),
Menderes (Akarsu yataklarının dolanbaçlı kısmı),
Merve-Merme (Parlayan),
Methe (Nazik-İnci),
Papatya Papadia,
Pelin Pelini,
Poyraz (Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar),
Saba (Sebalı),
Selen-Selin (Ay),
Sibel (Kahin-Nasihatcı),
Talya (Neşeli),
Temel (Yapıt için açılan çukur, Dayanak),
Yasemin Yasemi,
ve daha onlarca böyle isimler. Bu isimler Anadolu’da en sık kullanılan isimlerdir hem de.
Günlük bazı Yunanca kültürel sözcükler:
Asparagas,
Bre,
Despot,
Efendi,
Faso fiso,
Felek,
Fiske,
Gaf,
Hovarda,
İzmarit,
Kalpazan,
Kaparo,
Karavana,
Katakulli
Kerata,
Külüstür,
Manav,
Namus
Paçavra,
Paydos,
Zevzek.
Şok edici Farsça-Kürtçe kelimeler:
Bari, Çünkü, Eğer, Eyvah, Gerçi, Her, Henüz, Herkes, Hiç, Hemen, Hep, Kâh, Ki, Keşke, Meğer, Meğerki, Naçizane, Ne, Peşin, Parça, Sade, Ta, Ya, Tek.
Şok edici Arapça kelimeler:
Acaba, Ama, Alaka, Asıl, Asla, Aynen, Amma, An, Bazen, Bazı, Bizzat, Cümle, Daima, Dahil, Dair, Defa, Dikkat, Ebediyen, Ekseriyet, Elbet, Ezel, Fakat, Falan, Filan, Fazla, Galiba, Hakikaten, Hakiki, Hâlâ, Hâlbuki, Hâlen, Harbi, Hülasa, İlla, İsim, İstisna, İzah, Kadar, Kelime, Kere, Keza, Külliyen, Lakin, Lütfen, Mesela, Misal, Rağmen, Şey, Tabii, Tamam, Tesadüf, Vallahi, Ve, Vesaire, Yahu, Yani, Zaten,
Tüm dünyada, “ve” kelimesinin karşılığı olmayan, büyük olasılıkla tek dil, Türkçedir. “Ve” Arapça bir kelimedir.
Ekonomi, teknoloji, bilim, spor ve sanatla ile ilgili hemen hemen bütün kelimeler, Avrupa dillerinden alıntıdır.
Hukuki terimlerin hemen hemen hepsi Arapça’dan alıntıdır: adi, adil, hak, hukuk, hakim, mahkeme, dava, adalet, hapis, ceza, suç, bereat, tazminat, tescil, sicil, kayıt, evrak, itiraz, taciz, tecavüz, katil, katliam, mahküm, müvekkil, red, inkar, kabul, itiraf, yasa, kanun, madde, karar… ve yüzlercesi.
Tüm dünyada, tüm giysi isimleri başka dillerden alınan, büyük olasılıkla tek dil, Türkçedir. Türkçe kökenli giysi isimleri yoktur: atlet, külot, pantolon, fistan, entari, pardüso, ceket, şapka, çorap, mayo, bikini… hepsi başka dillerinden alıntılardır.
Tüm dünyada, “köy” ve “şehir” kelimelerinin karşılığı olmayan, büyük olasılıkla tek dil, Türkçedir. Türkçe’ye yerleşmiş olan bu her iki kelime de, Farsça kelimelerdir. Bunların Türkçe karşılıkları yoktur. Aynı zamanda, “kasaba, kaza, nahiye, il, ilçe” kelimeleri de başka dillerden alıntılardır.
Din ile ilgili bütün kelimeler Arapçadır: Allah, din, cennet, cehennem, günah, sevap, peygamber, melek, ayet, ilah, namaz, ibadet, cami, hutbe, sadaka, zekat, hadis, cenaze… ve yüzlercesi.
Sonu “-syon, -siyon” ile biten bütün kelimeler Avrupa dillerinden alıntıdırlar: istasyon, enflasyon, organizasyon, develasyon, federasyon, fraksiyon, direksiyon…
Sonu “-iyet, -iye” ile biten bütün kelimeler Arapça’dan alıntıdırlar: cumhuriyet, hürriyet, cemiyet, niyet, ciddiyet, samimiyet, maliye, harbiye, terfiye, kurabiye…
Gemicilikle ilgili sözcükler genellikle İspanyolca ve İtalyanca’dan.
Elişleri (Kuyumculuk gibi) ilgili sözcükler Ermenice’den.
Balıkçılık, yemek-içmek, içki, tarım araçlarıyla ilgili sözcükler Rumca ve Grekçe’den.
Yazın alanında Farsça başattır. Divan şiirinde geçen sözcüklerin ve kavramların hemen hepsi Farsça’dır.
Türkçe, Ural-Altay dil grubuna ait bir dildir. Bu dil grubunda, başka kelimelerin önüne ve arkasına eklenerek, yeni kelimelerin oluşmasını sağlayan önek ve sonekler yoktur. (Soneklerle burada kastedilen, fiillerin çekim ekleri, iyelik ekleri, olumsuzluk ekleri, isimlerin çoğul ve büküm ekleri değil.)
Türkçede yeni kelimeler türetmek, sadece mevcut kök kelimelerin sonuna birtakım ekler getirilmek suretiyle yapılabilir. Kök asla değişmez. Türkçede kök kelime çok az olduğu için doğal olarak kelime türetme olanağı kısıtlanıyor.
Türkçe’de önek kullanılmıyor çünkü Türkçede ön ek yoktur.
Hesap, muhasebe, (Arapça)
Af, Muaf (Arapça)
Mert, namert, (Farsça)
Çare, biçare, (Farsça)
Haber, bihaber (Farsça)
Ama hepsi Hint-Avrupa dillerinden alıntı olan, çok sayıda sonek bulunmaktadır. Ve bunlar, her birinin taşıdığı fonksiyon doğru düzgün bilinmeden, yerli yersiz, her türlü kullanılıyor:
-der, -dar, -er, -ar, -e, -el, -al, -sel, -sal, -am, -av, -li, -lik, -cı, -cık, -ce, -çe, -gi, -geç, gar, -tay…
tarihsel: tarih + sel
tarih: Arapça bir kelime.
-sel, -sal: Fransızca’dan alıntı, Latince’ye ait sonekler.
masacık: masa+cık.
masa: Yunanca bir kelime.
-cık: Yunanca küçültme eki.
haberdar : haber + dar.
haber : Arapça bir kelime.
-dar : Kürdçe’de bir sonek.
kurul+tay, danış+tay, yargı+tay, sayıştay.
-tay: Moğolca bir sonek. “-tay” eki “... olan” anlamı verir.
dürme+dan+lık, su+dan+lık.
dan: Farsça bir ek.
parça: par+çe.
par: Kürtçede bölüm/hisse demek.
-ça /-çe eki Kürtçe'de küçültme ekidir.
Türkçe: Türk+çe.
“Küçük Türkçe” demek. Bu ek bile saçma sapan bir anlamda kullanılmış.
Daha neler var neler.
SONUÇ
Türkçe denen dil; dünyanın en fakir, en toplama, en yapay ve en uyduruk dilidir.
Türkçe meğerse 4-5 bin kelimelikmiş. Çoğuda son bir asırdır yapay millet yaratma amacıyla uydurulmuştur.
Anadolu’da Türkçenin resmi tarihi 1932’den başlar çünkü Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) 1932’de kuruldu. Selçukludan dolayı Türk dili Anadoluda yayılmış olsada Türkçe, Osmanlı döneminde hiçbir zaman resmi dil olmamıştır.
Bu çalışma Tirigan’a (C.A ) aittir.
Not: Serdar Evdirehman, Ali Karduxos ve Özcan Kaplan’a katkıları için teşekkürler.
Kaynakça & Bibliografya
1-Sevan Nisanyan, Sözlerin Soyağacı, II.basım, Adam yayınları, İstanbul 2003.
2-Orhan Hançerlioğlu, Türk Dili Sözlüğü, İstanbul, 1992.
3- Türkçe Dilbilgisi, E.Zeginis-P.Xidiroglu. Vanyas yay. Selanik. 1995.
4-İstanbul Kürd Enstitüsü, Ferhenga mezin a Tirki-Kurdi, Stenbol, 1992.
5-Yorgos Babinyotis, Yunan dilinin sözlüğü, Atina 1998.
6-Mevlût Sari, Türkçe-İngilizce-Arapça-Persçe Sözlük. GONCA. İstanbul.
7-Farsça dilbilgisi Mürsel Öztürk. TTT. Ankara 1988.
8-Türkçe-Farsça sözlük. İbrahim Olgun ve Comşit Drahman, Elhan Kitabevi. Ankara 1988.
9-Georgios G. Yannakis "Hint-Avrupalılar, Dil ve Kültürleri". Kitap Enstitüsü-Kardamıca Yayınları, Atina 2005
10-http://www.etimolojiturkce.com/
11-http://nisanyansozluk.com/
Keywords: Türkçe, Turkce, öz Türkçe, Turk dili, Türk dili, Türk dilleri, Türkçe-Osmanlıca, Türki diller, Türk dili ve edebiyatı, Türkçe öğretmenlik, KPSS, Türkçe öğretim, Türkçe öğren, Turkce ogren, Türk yazıtları, Orhun yazıtları, Atatürk, Atatürkçü, Tayyip Erdoğan, Mahmut Esat Bozkurt, Alparslan Türkeş, Nihal Atsız, Ziya Gökalp, İsmail Gaspıralı, Abulfaz Elchibey